Kazanan aday beyin göçünü tersine çevirebilir mi?
Geçen yıl ağır çalışma koşulları nedeniyle göç eden doktorlar için “Giderlerse bırakın gitsinler” diyen Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Nisan’da bir kamu spotu yayınlayarak bilim insanlarını Türkiye’ye davet etti. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise 27 Mart’ta yayınlanan ve Londra’ya göç eden bir gencin Türkiye’ye dönüşünü gösteren kampanya filminde şunları söyledi:
“Dünyanın öbür ucundan ‘Anne ben dönmem’ diyen oğul, sana söz veriyorum, öyle bir umutla döneceksin ki…”
TÜİK’in verilerine göre 2020’de 78 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı göç etti. Bu sayı 2021’de yüzde 33 artarak 104 bine yükseldi. En çok 25-29 yaş grubundaki gençler göç ediyor. Bu kümeyi sırasıyla 30-34 ve 20-24 yaş grubu izledi.
“10 yıl önceki Türkiye’deki hayatıma geri dönmek istiyorum”
Ekonomik durum ve toplumdaki kutuplaşma nedeniyle 1,5 yıl önce Berlin’e yerleşen siber güvenlik uzmanı Utku Şen, “Attığım bir tweet yüzünden şirketime şikayette bulunan ve beni işten çıkarmaya çalışanlar oldu” diyor.
Bilgisayar mühendisliği bölümü mezunu 31 yaşındaki Şen, Türkiye ortalamasının üzerinde maaş almasına rağmen enflasyon nedeniyle hayat standardını koruyamadığını söylüyor.
Birçok uluslararası şirketin siyasi nedenlerle Türkiye’deki faaliyetlerini geri çektiğini ve bu nedenle yazılım sektörünün küçüldüğünü söyleyen Şen, “Artık Türkiye’de kariyerinizi belli bir seviyenin üzerine çıkarmak mümkün değil. başvurabileceğiniz ikiden üçe düştü.”
Şen’e göre yurt dışında yaşamanın da ciddi sıkıntıları var. Yaşam standartları açısından ilerleme kaydedilse de günün sonunda beklenen mutluluğu getirmeyebilir:
“Evden, aileden, arkadaşlardan uzaktasınız. Anadilinizde iletişim kuramıyorsunuz. Ekonomik olarak daha iyi bir seviyeye geldik sanırım ama bunun bir bedeli var.”
Şen, ekonomideki sorunların çözülmesi ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskının kalkması durumunda Türkiye’ye döneceğini söylüyor. Bunun olması için 14 Mayıs seçimlerinde hükümetin değişmesi gerektiğini düşünüyor:
“On yıl önce Türkiye’de yaşadığım hayata geri dönmek isterdim. Burada yüzden fazla Türk ile nitelikli göçmen olarak tanıştım. Hemen hepsi yolunu görmek için hükümet değişikliğini bekliyor. aynı durum.”
“Evrimin tabu olduğu bir sistemde çalışmak zor”
Ekoloji ve evrimsel biyoloji alanında çalışan Dr. Melis Akman, 11 yıldır ABD’de yaşıyor. ODTÜ mezunu olan Akman, doktorasını Hollanda’da tamamlamıştır. Sempozyumlar için Türkiye’ye geldiğinde bilim adamlarının coşkusundan etkilendiğini söylüyor:
“Bu zorluklarda iyi araştırma yapmaya çalışan pek çok genç beyin var. Büyük bir güçle geri dönüyorum.”
Türkiye’de bilime verilen maddi desteğin yetersiz olduğunu belirten Akman, biyoloji alanında çalışan bir araştırmacının laboratuvar, ekipman ve enzimlere ihtiyacı olduğunu söylüyor:
“Bunlar özellikle şu anda çok pahalı. Türkiye’deki akademisyen arkadaşlarımla konuştuğumda şunu görüyorum: 2-3 yıl önce aldıkları fonları şimdi aynı proje için kullanmaları neredeyse imkansız.”
Akman’a göre akademik özgürlüğün olmadığı bir sistemde bilimsel çalışma yapmak kolay değil:
“Ben evrim ve ekoloji üzerine çalışan bir insanım. Evrimin tabu olduğu bir sistemde çalışmak gerçekten zor.”
Akman, bilim insanlarını Türkiye’ye davet eden seçim kampanyalarını yakından takip ediyor. Sosyal ve akademik özgürlükler artarsa Türkiye’ye dönebileceğini söylüyor:
“Kılıçdaroğlu’nun filmini hatırladığımda bile gözlerim doluyor. Bu bizim için duygusal bir konu. ABD’de iyi araştırma yapılır, bilime ekonomik destek verilir evet. Ama Türkiye’de yapmak çok daha farklı bir anlam ifade eder.” .”
Göç araştırmacısı Aktaş: Siyasi nedenler öne geçebilir
Göç araştırmacısı Elif Aktaş’a göre ekonomik kriz, son iki yılda Türkiye’den göçün en önemli faktörlerinden biri haline geldi. Ancak ülkeyi terk etme kararı alınırken en belirleyici unsur ekonomik refah arayışı değildir.
Strasbourg Üniversitesi’nde araştırmalarına devam eden Aktaş, 2013’ten sonra Türkiye’den Avrupa’ya göç eden mühendisler, beyaz yakalılar ve akademisyenlerle buluşuyor. Saha çalışmalarının bulgularını şöyle aktarıyor:
“Uyum sürecinde en az 3-5 yıllık bir ekonomik durgunluğu göze alıyorlar. Kariyerinin başında olanlar eğitime dönüyor. Birincil amaç ekonomik refahı artırmak olsaydı, insanların işinden ayrıldığını görmezdik. iş pozisyonlarındaki düşüşe rağmen.”
Nitelikli göçmenlerin oy kullanma tercihlerini araştıran Aktaş, göçmenlerin çoğunun muhalefet seçmeni olduğunun altını çiziyor:
“Türkiye iyiye gitmiyor” sözlerini sık sık duyuyorum “ciddi bir mutsuzluk ve belirsizlik duygumuz var”, “siyasi ortam çok gergin.”
Hükümet değişikliği bu grubun geri dönüşü için bir ön koşul ama tek başına yeterli değil:
“Bazıları ümidini kesti. Eğitim sistemi ve ekonomiyle ilgili kaygıları var. Geri dönmeyi düşünenlerin bile Avrupa vatandaşlığı alma arzusu var. Demokrasi ve ekonomideki bozulmanın yeniden ortaya çıkmasından korkuyorlar.”
Gençler “arada” kalıyor
26 Nisan’da beşinci kez yayınlanan Youth Well-being araştırmasına göre yurt dışında yaşamak isteyen gençlerin oranı 2019’dan bu yana yüzde 25’ten yüzde 43’e çıktı.
Araştırmanın paydaşlarından Infakto RW’nin kurucusu Prof. Dr. Emre Erdoğan, gençlerin 2017’de yüzde 71 olan yaşamdan memnuniyet oranının 2023’te yüzde 45’e düştüğünü söylüyor. Erdoğan’a göre iki tane var. Bu düşüşün önemli nedenleri: Eğitim sistemindeki sorunlar ve genç işsizliğindeki artış.
İş bulamayan ve cep harçlığına bağlı olarak ailesinin yanında yaşamaya devam eden gençler, ergenlik dönemlerini uzatıyorlar. Bu dönemi “aralık” olarak tanımlayan Erdoğan, “Sen çocuk değilsin, yetişkin değilsin. Öğrenci değilsin, memur değilsin. Arada bir yerdesin” diyor.
Tatilde bağımsız bir hayat sürdüremeyen gençler, kendi hayatlarının aktörü olamazlar. prof. Dr. Erdoğan, yeni istihdam yaratılırsa yurt dışına çıkma potansiyelinin düşeceğini söylüyor.
Türkiye’ye dönenler de var.
Son dönemde yurtdışına nitelikli göçte ciddi bir artış olsa da geri dönenler de var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasına göre TÜBİTAK tarafından yürütülen “eve dönüş” projeleri kapsamında 6 bin kişi Türkiye’ye döndü. Bunlardan biri de önce Almanya’da eğitim görmüş, ardından İsviçre’de ETH Zürih Üniversitesi’nde doktora yapmış olan Dr. mehmet turan
Avrupa’nın Nobel ödüllü araştırma merkezlerinden Max Planck Enstitüsü’nde çalışan Turan, 2019’da TÜBİTAK’ın Uluslararası Başkan Araştırmacılar programı ile Türkiye’ye döndü:
“Amerika’dayken içinde bulunduğum Los Angeles, muhtemelen dünyanın en eğlenceli ve zengin şehirlerinden biri. Almanya’ya baktığınız zaman standartları çok yüksek bir ülke. Ama Türkiye’nin yeri her zaman farklı oluyor. . Buradaki insanlığın sıcaklığı, bize olan yakınlığı başka.”
Halen Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde görev yapan Turan, TÜBİTAK’tan aldığı hibe ile laboratuvar kurdu. Laboratuvarda birlikte çalıştığı 5 doktora öğrencisine de aynı hibe kapsamında burs verildi. Yapay zeka ve kendi kendine karar verme sistemleri üzerine çalışan ekibin araştırmaları Nature Medicine gibi saygın dergilerde yayınlandı.
Üç yıl süreyle araştırma bursu alan Turan, programın maddi koşullarının o dönem için çok iyi olduğunu belirtiyor:
“Şu anda aldığım akademisyen maaşı ya da öğrencilerin aldığı burslar kira, yemek gibi ihtiyaçların karşılanmasında sıkıntılı.”
Turan’a göre Türkiye bilimde çok güçlü bir potansiyele sahip ancak kamu bütçesinden Ar-Ge’ye ayrılan pay hala yetersiz:
“Ar-Ge’de biraz sabır gerekiyor. Türkiye’de o sabır yok. TÜBİTAK’ta temel bilim gibi teorik bir şeye başvursanız kurum size ‘Katma değeri var mı?’ diye soruyor ve başvurduğunuz proje bilimsel olarak çok güçlü olsa bile destek alamıyorsunuz.”
Döndüğü halde öğrencilerinin yurtdışına gitmesine karşı olmadığını belirten Turan, “Yurt dışına bir kez gittiğinizde farklı kültürlerle çalışabileceğinizi ve hayatta kalabileceğinizi göstermiş olursunuz. Geri dönmeye gerek yok. Bazıları gidiyor. ve orada kalın. Bizi temsil ediyorlar, uluslararası bir insan oluyorlar, gurur duyuyoruz.”
Ayrılanları alıngan görünce üzüldüğünü söyleyen Turan’a göre çözüm işe alımlarda liyakat ve şeffaflık kriterlerini uygulamakta:
“Mahallemizin erkeği olmalı, yaklaşımı Türkiye’de çok yaygın. Herkese sözüm bu. Öğrenciler ‘Mülakatta eleneceğim’ diyor.
Dr. Turan, tersine beyin göçü projelerinin artırılmasının yanı sıra Türkiye’deki gençlerin ülkede kalmasını sağlayacak adımların atılması gerektiği görüşünde:
“Öğrencilerimizi burada tutmak istiyoruz. Çünkü öğrenci olmadan bilim ilerleyemez. Yüksek lisans ve doktora öğrencileri benden daha değerlidir. İşi yapan onlar çünkü nasihat edecek öğrenci olmayınca ben kimi çalıştıracağım.” ile?”
Mani olmadan DW Türkçe’ye nasıl ulaşabilirim?